Haberci71.com -  Kırıkkale Haberleri
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM
SOSYOLOJİK SAVAŞ KİTABI ÇIKTI

SOSYOLOJİK SAVAŞ KİTABI ÇIKTI

Tarih 30 Eylül 2014, 01:24 Editör PINAR YILMAZ

HEMŞEHRİMİZDEN ÖZEL ,SOSYOLOJİK SAVAŞ KİTABI ÇIKTI

 

"SOSYOLOJİK SAVAŞ" ÇIKTI! TÜM KİTAPÇILARDA!!!

Hemşerimiz Yusuf Çağlayan ın Kitabı Sosyolojik Savaş  Gündeme bomba gibi düştü..!!

“Sosyolojik Savaş kavramı günümüz literatürüne bu kitap ile girecek. Çünkü, literatürde savaş sosyolojisi var, ancak sosyolojik savaş yok. Sosyolojik savaş, asimetrik bir savaş türüdür ve en çarpıcı örneği 1890 küreselleşmesi adı verilen dönemde yaşanmıştır. Bu dönemde, İslam’ın açık toplum pratiğini temsil eden Osmanlı, etnik sosyoloji ile birbirine kapalı etnik toplumlara dönüştürülerek tarih sahnesinden silinmiştir. Osmanlı’yı Ortadoğu’ya dönüştüren asıl neden,  Batılı güçlerin önceleri misyonerler, daha sonra da oryantalistler aracılığı ile yürüttükleri sosyolojik savaş olmuştur. Sosyolojik savaş, hedef toplumun dayanışma bağlamını hedef alır. Üst kimlik bağlamında dayanışan ve siyasi, ekonomik, kültürel birlik kurmuş çok etnikli, çok mezhepli, çok cemaatli bir toplumu, alt kimlik dayanışmalarına indirgeyerek, aralarına alt kimlik sınırları çizer ve farklılıkları çatıştırır. Böylece karşısındaki büyük boy yapıyı, küçülterek ve birbiri ile çatıştırarak, o alanda siyasi ve ekonomik hakimiyet kurar. Günümüzde, İslam bölgesi, küresel güçlerin hakimiyet kurduğu bir alan anlamında Ortadoğu olarak tanımlanmaktadır.

21 nci Yüzyıl yeni bir değişim kavşağını temsil etmektedir. Küresel güçlerin önceki soğuk savaş döneminde yapılandırdığı küresel sistem ve bu sistemin yerel uzantıları olan yerel sistemler kullanım ömürlerini tamamlamıştır. Küresel statükoyu temsil eden yerel dikta yönetimlerine karşı ortaya çıkan ayaklanmalar, aslında küresel sisteme başkaldırıdır. Bu sebeple, Batılı değişim kuşakları, Ortadoğu’daki statükoyu yeniden uyarlamak, değişimi, yine eskiden olduğu gibi kendi çıkarlarına yataklık eden yeni bir forma kavuşturmak istemektedir. Müslüman değişim kuşakları ise, en azından İslam bölgesinde nesne olmaktan kendini kurtarmak ve özne rolü oynamak istemektedir.

 

Ancak, İslam toplumlarının uzun yıllar maruz kaldığı sosyolojik savaş, bu toplumlarda İslam temelli değişim kuşakları karşısına statüko kuşaklarını çıkarmayı başarmıştır. Mısır’da Adeviyye ve Tahrir kamplaşmasının bütün İslam toplumlarında bulunduğunu görebiliriz. Bu zihni bölünme, bir sosyolojik savaş ürünüdür. Arap Baharı olarak tanımlanan olaylara dikkat edersek, değişimin Müslüman toplumlar lehine ilerlemediğini hemen görebiliriz. Önce, statüko güçleri, değişim güçlerine karşı çıkıyor. Halk bu yerel uzantılar eliyle eziliyor. Sonra tüm ekonomik alt yapı aynı yerel güçler tarafından tahrip ediliyor. Son olarak da bu tahribatı yapan orduya karşı, halkın kurtarıcısı rolünde batılı koalisyon güçleri devreye girerek, orduyu tahrip ediyor. Böylece değişim güçleri, içi boşaltılmış, tüm gücü sıfırlanmış, batı’ya muhtaç bir ülkeyi devralıyor. Tüm bu süreçler, İslam toplumlarına sosyolojik müdahalelerle gerçekleştiriliyor.

Türkiye, küresel güçlerin algısında merkez ülkedir. Ancak, yüz yıldır jeopolitik gücü sıfırlanmış, bu güce kaynaklık edecek jeokültürden yalıtılmış bulunmaktadır. Türkiye’nin İslam’ı temsili itina ile önlenmektedir. Bu sebeple küreselde İslam, yerelde irtica adı altında İslam ile mücadele edilmektedir.

Ayrıca Türkiye’de toplumsal yapının ana gövdelerini oluşturan Türkler ve Kürtler, etnik bağlamda çatıştırılmaktadır. Böylece lider halka dağıtılmaktadır. Gerek Türkiye’de ve gerekse İslam dünyasında medeniyet içi çatışma; İslam’a karşı İslam stratejisi izlenmektedir.

Etnik ve mezhep odaklı çatışmaların, cemaat odaklı dışlayıcılıkların kışkırtıldığı İslam toplumları, bu alt kimlikler etrafında kendi içinde gerilimler yaşamaktadır. Batılı güçler ise, hakem rolü oynamaktadırlar.

Bu durumda, kendi kendimize şunu sormalıyız: biz İslam mıyız; İslam’a karşı İslam mıyız?

İşte “Osmanlı’dan Ortadoğu’ya Sosyolojik Savaş” kitabımda,   bütün bu konuları etraflıca ele aldım. Umarım, bu kitap ile özellikle bugüne kadar toplumun ortak kimlik değerlerini iç tehdit olarak algılayan Ordu ve diğer güvenlik kurumları, sosyolojik güvenlik kavramına göre yeni bir güvenlik stratejisi geliştirir ve bu ortak kimlik değerleri ile barışır.”

 

 

İSTEME ADRESİ : http://bit.ly/1coeRxR http://bit.ly/1fXDSvH

E-KİTAP              : http://bit.ly/1gzeaNt

 

Yusuf Çağlayan kimdir.?

 

Emekli Hâkim Binbaşı Yusuf Çağlayan kimdir.

 

 

Emekli Hâkim Binbaşı Yusuf Çağlayan, 1957’de Kırıkkale’nin Bahşılı ilçesinde dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Kırıkkale’de bitiren Çağlayan, 1979’da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. 1980’de Fatsa hâkimliğine atandı. Aynı yılın 14 Aralık tarihinde yedek subay olarak vatani görevine başladı. Terhisini müteakip 1983’te Bayburt hâkimliğine atandı. Yedek subaylığı döneminde açılan askeri hâkimlik sınavlarında başarılı olan Çağlayan, 14 Aralık 1983’te hâkim teğmen olarak orduya intisab etti. Stajını müteakip, Gaziantep 5. Zırhlı Tugay Askeri Mahkemesinde dört yıl görev yaptı. Ardından Erzincan 3. Ordu mahkemesine atandı. Üç yıl sonra Gelibolu 2. Kolordu savcılığına getirildi ve altı yıl bu görevde bulundu. 1997’de Kuzey Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Hâkimliğine Temmuz ayında başladı. Aynı günlerde de binbaşılığa terfi ederek birinci sınıf hâkimliğe ayrıldı. 1990’lı yıllardan sonra NATO’nun düşman kuvvetler konseptini yeşil olarak, yani “İslam” olarak değiştirip, İslam Dünyasında aktif ve pasif işgal girişimlerine başladığı dönemde, ordu içinde, NATO konseptine paralel olarak iç tehdit konseptinin değiştirilmesini amaçlayan ve “irtica ile mücadele” adı altında yapılanan BÇG isimli 28 Şubat Cuntası tarafından sakıncalı personel statüsüne ayrıldı. 1998 yılı Aralık Şura’sına kadar BÇG hiyerarşisi içinde rol almaya ya da pasifize edilmeye zorlandı. Baskılara ve tehditlere boyun eğmeyen Çağlayan, cuntanın “Islahı Gayri kabildir. Orduda kalması caiz değildir” kararı ile hakkında tanzim edilen düzmece sicil ile Yüksek Askeri Şura üyeleri yanıltılarak re’sen emekliye sevk edildi. 14 Aralık 1998 tarihi itibariyle orduyla ilişiği kesildi.
Yusuf Çağlayan ordudan ayrılmasını müteakip, bir yıllık bir mücadeleden sonra avukatlığa başlayabildi. Aynı günlerde 28 Şubat Cuntasının tasfiye ettiği subay ve astsubayların organize edilerek “Adaleti Savunanlar Derneği” çatısı altında toplanmasında önce kuruluş aşamasında, bilahare dernek çalışmalarında idari ve hukuki olarak aktif rol aldı. Sivil toplum kuruluşlarının ve resmi kurumların toplantılarında dernek hukukçusu olarak temsil görevlerinde bulundu. Derneğin tüm çalışmalarında hukuki danışmanlık ve hukuki metinlerinin hazırlanması faaliyetlerini yürüttü. Başta 28 Şubat Cuntasının tasfiye ettiği subay ve astsubaylar olmak üzere, aynı dönemin mağdurlarına destek verdi. Darbecilerin halkın inanç ve değerlerine olan yabancılaşmalarını her fırsatta deşifre ederek, provoke edilerek, orduya olan inanç ve güveni suiistimal edilen halk kesimlerinin darbecilere karşı bilinç kazanmalarında gerek münferit ve gerekse dernek çatısı altında yapılan çalışmalarda aktif rol üstlendi. 1980’li yıllardan itibaren “Mehmet Fatih Çandarlı” müstear ismi ile çeşitli gazete ve dergilerde yayınladığı makalelerini, ordudan ayrıldıktan sonra da kendi ismi ile yayınlamaya devam etti. Bu yazı ve makalelerin bir kısmı bu sitede “Makaleler” başlığı altında yer almaktadır. Çağlayan’ın, “Orduda ve Yargıda Darbeci Kuşatma” ve "Osmanlı'dan Ortadoğu'ya SOSYOLOJİK SAVAŞ" isimli iki kitabı yayınlanmıştır. 2007 Yılı itibariyle aktif avukatlığını sonlandıran Yusuf Çağlayan, halen İslam düşüncesi, sosyoloji ve eğitim konularında, seminer, araştırma ve çalışmalarına devam etmektedir. 2011 Yılında çıkarılan yasa ile hukuksuzluğa maruz kaldığı MSB’nca kabul edilerek, görevdeki emsallerinin rütbe ve kıdemi üzerinden emekliye sevk edilen Çağlayan, evli ve bir kız evlat sahibidir.

 







 

 

 

 

 

 

Bu haber 1806 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Güncel

Bahşılı İmam Hatip Ortaokulunda 18 Mart Çanakkale Zaferini anma programı düzenlendi.

Bahşılı İmam Hatip Ortaokulunda 18 Mart Çanakkale Zaferini anma programı düzenlendi. Bahşılı İmam Hatip Ortaokulunda 18 Mart Çanakkale Zaferini anma programı düzenlendi.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü RESİM SERGİSİ YAPILDI

8 Mart Dünya Kadınlar Günü RESİM SERGİSİ YAPILDI 8 Mart Dünya Kadınlar Günü RESİM SERGİSİ YAPILDI
KIRIKKALEDE TARİH YAZAN ÜÇLÜ10 Ocak 2021

HABER ARA


Gelişmiş Arama

REKLAMLAR



 


RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi