ALLAH TAN DOĞRU ŞEKİLDE KORKMAK


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazıları
Eklenme Tarihi: 11 Eylül 2015
Geçerli Tarih: 28 Mart 2024, 16:52
Site: Haberci71.com - Kırıkkale Haberleri
URL: http://www.haberci71.com/yazar.asp?yaziID=13517


ALLAH’TAN DOĞRU ŞEKİLDE KORKMAK Bir insanın Allah’tan korkması güzel ahlakının en belirleyici özelliğidir. Bu yüzden bir Müslümanın önemle üzerinde durması ve kendini geliştirmesi gereken bir konudur Allah korkusu. Ancak Allah korkusuna sahip olan bir insan güzel ahlak göstermede çabalamaya, günahlardan şiddetle kaçınmaya, her an Allah’ın rızasını gözetmeye irade gösterebilir. Elbette bu durumdan hoşnut olmayan şeytan, kişiyi Allah korkusundan uzaklaştırmak için çeşitli vesveselerde bulunur. Bunu yaparken Allah’ın adını da kullanır. Örneğin Allah’tan korkmanın aslında rahatsız edici olduğu (Allah’ı tenzih ederim), Allah’ı sevmenin yeterli olduğu telkininde bulunabilir. Şeytan bazı insanlarda hırsızlık yapmadıkları, terörist olmadıkları, katil olmadıkları sürece iyi insanlar oldukları algısını oluşturmaya çalışır. Allah’ın rızasını gözetmeden yaşamak ve Kuran ahlakından habersiz olmak bu insanlar için çok da önemli değildir (Allah’ı tenzih ederim). Bu insanlar Allah’ı tanımadıkları, adalet sahibi olduğunu bilmedikleri ve cehennem azabından habersiz oldukları için Allah’tan gereği gibi korkmamaktadırlar. “De ki: "Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir? Onlar: "Allah" diyeceklerdir. Öyleyse de ki: "Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız?” (Yunus Suresi, 31) Allah korkusundan uzak yaşayan insanların geliştirdikleri diğer bir mantık da Allah’ın kendilerini bir şekilde affedeceği düşüncesidir. Elbette Rabbimiz bağışlaması çok olandır. Ancak Allah’ın bu konudaki şartı samimiyettir. Samimi bir şekilde tevbe edip, aynı hatalara düşmemek için çok çaba gösteren kullar Allah’ın bağışlayıcılığını umabilirler. (Nisa Suresi, 17-18) Yaptıklarından dolayı ahirette mutlaka affedileceğini düşünen bazı insanlar, cehenneme girme ihtimali üzerinde pek düşünmezler. Bundan dolayı kendilerinin hep cennette layık olduklarını düşünürler. Kuran’da bu mantıktaki bir insan olarak bağ sahibi verilmiştir. Bağ sahibi bahçesinin güzelliğini ve ihtişamını kendi çabasından kaynaklandığını düşünerek, şımarıklığa kapılmış ve Allah’a şükretmeyi unutmuş bir kişidir. Ancak buna rağmen iyi bir insan olduğunu düşünüp, ahirette cennetle ödüllendirileceğinden emindir. “Kendi nefsinin zalimi olarak (böylece) bağına girdi (ve): "Bunun sonsuza kadar kuruyup-yok olacağını sanmıyorum" dedi. Kıyamet-saati'nin kopacağını da sanmıyorum. Buna rağmen Rabbime döndürülecek olursam, şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuç bulacağım." (Kehf Suresi, 35-36) Bazı insanlarsa Allah’ı çok sevdiklerini söylemelerine rağmen yaşantılarında O’nun rızasını gözetmemektedirler. Elbette bu samimi bir davranış değildir. Allah sevgisi ve korkusu birbirine bağlantılıdır. Allah’ı çok seven kişi O’nun rızasını kaybetmekten çekinir, Allah’ın hoşnut olmayacağı tavırlardan şiddetle kaçınır. İşte bu, kişinin Allah korkusudur. İmani zafiyet içinde olan insanların ise Allah korkuları geçicidir. Zor bir durumla karşılaştıklarında yalvara yalvara dua eden bu insanlar, zorluk başlarından gittiğinde eski gaflet içindeki hayatlarına geri dönerler. Samimi Müslümanın Allah korkusu ise onu güzel ahlakta sürekli olarak devam etmesine vesiledir. Allah korkusu kişiyi bunalıma sürükleyen bir ahlak değil, tam tersine açan, şifa veren, doğruyu görmesine, aklının berraklaşmasına vesiledir. İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, 'gönülden katıksız bağlılar' olarak, Rablerine dua ederler; sonra kendinden onlara bir rahmet taddırınca hemencecik bir grup Rablerine şirk koşarlar. (Rum Suresi, 33) ALLAH’TAN DOĞRU ŞEKİLDE KORKMAK Bir insanın Allah’tan korkması güzel ahlakının en belirleyici özelliğidir. Bu yüzden bir Müslümanın önemle üzerinde durması ve kendini geliştirmesi gereken bir konudur Allah korkusu. Ancak Allah korkusuna sahip olan bir insan güzel ahlak göstermede çabalamaya, günahlardan şiddetle kaçınmaya, her an Allah’ın rızasını gözetmeye irade gösterebilir. Elbette bu durumdan hoşnut olmayan şeytan, kişiyi Allah korkusundan uzaklaştırmak için çeşitli vesveselerde bulunur. Bunu yaparken Allah’ın adını da kullanır. Örneğin Allah’tan korkmanın aslında rahatsız edici olduğu (Allah’ı tenzih ederim), Allah’ı sevmenin yeterli olduğu telkininde bulunabilir. Şeytan bazı insanlarda hırsızlık yapmadıkları, terörist olmadıkları, katil olmadıkları sürece iyi insanlar oldukları algısını oluşturmaya çalışır. Allah’ın rızasını gözetmeden yaşamak ve Kuran ahlakından habersiz olmak bu insanlar için çok da önemli değildir (Allah’ı tenzih ederim). Bu insanlar Allah’ı tanımadıkları, adalet sahibi olduğunu bilmedikleri ve cehennem azabından habersiz oldukları için Allah’tan gereği gibi korkmamaktadırlar. “De ki: "Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir? Onlar: "Allah" diyeceklerdir. Öyleyse de ki: "Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız?” (Yunus Suresi, 31) Allah korkusundan uzak yaşayan insanların geliştirdikleri diğer bir mantık da Allah’ın kendilerini bir şekilde affedeceği düşüncesidir. Elbette Rabbimiz bağışlaması çok olandır. Ancak Allah’ın bu konudaki şartı samimiyettir. Samimi bir şekilde tevbe edip, aynı hatalara düşmemek için çok çaba gösteren kullar Allah’ın bağışlayıcılığını umabilirler. (Nisa Suresi, 17-18) Yaptıklarından dolayı ahirette mutlaka affedileceğini düşünen bazı insanlar, cehenneme girme ihtimali üzerinde pek düşünmezler. Bundan dolayı kendilerinin hep cennette layık olduklarını düşünürler. Kuran’da bu mantıktaki bir insan olarak bağ sahibi verilmiştir. Bağ sahibi bahçesinin güzelliğini ve ihtişamını kendi çabasından kaynaklandığını düşünerek, şımarıklığa kapılmış ve Allah’a şükretmeyi unutmuş bir kişidir. Ancak buna rağmen iyi bir insan olduğunu düşünüp, ahirette cennetle ödüllendirileceğinden emindir. “Kendi nefsinin zalimi olarak (böylece) bağına girdi (ve): "Bunun sonsuza kadar kuruyup-yok olacağını sanmıyorum" dedi. Kıyamet-saati'nin kopacağını da sanmıyorum. Buna rağmen Rabbime döndürülecek olursam, şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuç bulacağım." (Kehf Suresi, 35-36) Bazı insanlarsa Allah’ı çok sevdiklerini söylemelerine rağmen yaşantılarında O’nun rızasını gözetmemektedirler. Elbette bu samimi bir davranış değildir. Allah sevgisi ve korkusu birbirine bağlantılıdır. Allah’ı çok seven kişi O’nun rızasını kaybetmekten çekinir, Allah’ın hoşnut olmayacağı tavırlardan şiddetle kaçınır. İşte bu, kişinin Allah korkusudur. İmani zafiyet içinde olan insanların ise Allah korkuları geçicidir. Zor bir durumla karşılaştıklarında yalvara yalvara dua eden bu insanlar, zorluk başlarından gittiğinde eski gaflet içindeki hayatlarına geri dönerler. Samimi Müslümanın Allah korkusu ise onu güzel ahlakta sürekli olarak devam etmesine vesiledir. Allah korkusu kişiyi bunalıma sürükleyen bir ahlak değil, tam tersine açan, şifa veren, doğruyu görmesine, aklının berraklaşmasına vesiledir. İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, 'gönülden katıksız bağlılar' olarak, Rablerine dua ederler; sonra kendinden onlara bir rahmet taddırınca hemencecik bir grup Rablerine şirk koşarlar. (Rum Suresi, 33)