AYAKKABISINDA HİSSETMEK


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazıları
Eklenme Tarihi: 11 Ağustos 2010
Geçerli Tarih: 28 Mart 2024, 21:15
Site: Haberci71.com - Kırıkkale Haberleri
URL: http://www.haberci71.com/yazar.asp?yaziID=3636


AYAKKABISINDA HİSSETMEK

            Yüce yaradan insanı yarattıktan sonra güzel sesin kıymetini bilsin, gülü sevmeyi, güzele âşık olmasını bilmeyi, iyiden zevk almayı öğrenmesi için bülbülü yaratmış ve insanoğlunun yanına göndermiş.

            Bülbül olanca güzel sesi ile serenat yapmış. Yanık yanık sesinin tüm inceliklerini kullanmış ve insanoğluna sesini duyurmaya çalışmış. Aşkı çağrıştırmak güzeli görmesizi sağlama için. Ama ne fayda? İnsanın umurunda olmamış güzel ses ve haykırış.

            Rahman kargayı yaratmış ve göndermiş insanoğlunun yanına. Karga malum sesi ile bir iki feryat edince insanoğlu “ aman demi bu nasıl ses” ve o hissetmediği, duymadığı sesi arar olmuş.

            Yüce Allah kimseyi gördüğünden geri koymasın ve elindeki imkanları paylaşmayı nasip etsin.

            Ekranlarda Sinai Demirci adlı yazarı dinlerken insanım diyenin gözlerinin yaşarmaması mümkün değil.

            Bir kitabından söz ediyor. Adı “Canla Ba(ı)şla” gerçekten müthiş bir kitap. Güzel kaleme alınmış. Bu söz ü daha önce de duymuştum ama onun ağzından bir kez daha duyma fırsatı oldu. Yazmak kolay değil. İnsan bildiğini yazmaz. Yazarken bilir. Evet. Yazı yazmanın kolay olmadığını defaten belirttim bende. Bir yazıyı yazmak için çok okuman araştırman lazım. Yoksa hazır bilgileri kaleme dökmek değildir yazmak.

            Demirci “bu kitabı yazarken çok uğraştım” diyor. Bu kitabın yazımı aşamasında oturduğu evi ve arabayı satmak zorunda kaldığını anlatıyor. Gördüğü rahatlıktan geri kaldığını ve kitabı nasıl içten ve yaşayarak kaleme aldığını anlatıyor. Elimdekileri kaybetmeseydim böyle bir eser çıkmazdı diyor.

            Önümüz ramazan. Fakir fukaranın nasibini vermek lazım. Yardım dernekleri vasıtasıyla mı olur, yoksa arar bulur bir fakire yadım mı yaparsınız bilmem ama kesinlikle vermeniz o elinde olmayanların tenceresine aş olmanız lazım.

            Vermeyi rabbim herkese nasip etmez. Elinde vardır. Zengindir. Bir eli yağda bir eli baldadır. Ama yaradan nasip etmeyince o malın ne zekâtını verir ne fitresini. Ne kendiliğinden bir lokma aş olur yedirir, ne bir bardak su olur içtirir. Onun için rabbe nasip etmesi için yalvarmak lazımdır.

            “Efendim benim çok malım yok ki neyi vereyim. Zaten bana yetmiyor.” Olmaz. Rezzak olan yaradan bize “çok verdiklerimiz versin demiyor. Elinde olan elindeki ölçüsünde versin” diyor.

            Bir fakirin ayağındaki ayakkabının içinde olmadan, onun yamalı gömleğinin düğmesi olmadan, evindeki boş tenceresinde kapak olmadan onun ne çektiğini anlamak önemli. Orada yani onun ayakkabısının içinde hissetmeli kendini ve ona göre vermeli.

            Verme dille olmamalı. Elle olmalı. Ahkâm keserek, atıp tutarak verme konusunda çok laf etme yerine elindekilerden bir demet yapıp bir gül buketi güzelliğinde sunmak gerekli. Bunu yaparken ne onu incitmeli, nede kendini dev aynasında görerek yapmalı bunu. Aksi halde bülbülden anlamayana yaradan öyle bir karga gönderir ki değil burada fizanda’da arasa bulamaz o sevgiyi öğretmeye çalışan, güle âşık bülbülü.

            Ramazan ayınızı tebrik ediyor, hayırda yarışanlardan olmanızı diliyor, bülbülün kıymetini bilenlerden olmanızı temenni ediyorum.

            Selam ve dua ile…