Haberci71.com -  Kırıkkale Haberleri
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

YAŞLI VE KİMSESİZLERİN EVİNE MİSAFİR OLMAK

18 Temmuz 2014, 02:24

YAŞLI VE KİMSESİZLERİN EVİNE MİSAFİR OLMAK

Zamanın, mekanın, eşyanın, mü’minlerin, gönüllerin herşeyin üzerine taht kurup oturdu. On bir ayın bekleneni... Rahmet mağfiret ve azadelik kürsüsü yerleşti. Cümle varlığa... Muhabbet, şefkat sindi  Muhammedî tabiatlı veriş ellerine. Bereket, cömerlik pınarları bahşetti Cebrail kanatlı rüzgar. Çünkü cibril gelişiyle ziyade cömert, yağmur yüklü bulutlardan da cömert kesiliyordu Rahmet Peygamberi... Veriyordu, fakirlikten korkmayanın verişiyle, garip yüzler gülüyordu, imanlar artıyordu.

Bekleniyordu, beklenmeye değerdi. İçinde bir “Kadr” i barındıran sedefti o, en kıymetli. Medine’nin Veda Tepeleri’nde sabırsızca beklenen, özlenen şefkat peygamberinin gelişi...Ve bu gelişe can atan ensarın bekleyişi, hilalin gözlenişi gibi... Ve nereye gideceğini bilen izinli bineğin Eyyub El-Ensari’nin evinde karar kılışı gibi... Tam da zamanında geldi ramazan. Hoş safa geldin. Bize güzel niyetler getirdin. Bizi kendimize getirdin, etrafımıza bakışımızı değiştirdin.

                Rahman’ın rahmet nazarı değdi ya bir kere mü’min gönüllere; cemre gibi ısıttı, tohum filizlenip boy verdi. “Yüküm cevahir, bir yüreğin harcı değil/  Gel bölüşelim seninle” dedi. Sanki bahar sabahlarının ıslak yaprak şebnemi gibi tazeledi bu niyet, solmakta olan çiçekleri... Dalını kırmadan konan arı gibi diriltti, bereket oldu. Çünkü mü’minin her hali hayırdır, zarar vermez.

                Değişim mevsimi zaten başlamıştı ta Recep ayından, seferberliğe dönüştü şimdi; tevbeler edildi, niyetler perçinlendi. Zaten gözleniyordu. “Ramazan’a eriştir” diye nebinin dilinden özleniyordu. Yine nazla geldi ruhlara değişim getirdi. İyiki geldi. Hüzünlü gönülleri mamur eyledi. Mü’minleri yaraları sarmaya memur eyledi. Padişah edalı kondu garip. gözü yaşlı yaşlıların Kabesi’ne. Çünkü mü’min gönlü Kabe’den değerliydi ya; kimsesiz yetim başların okşayanı oldu. Yetim başı okşamak ki kalbi en çok incelten... O başa dokundu ellerimiz, sanki yetim peygamberin başını okşar gibi...

                “Ölmez diri”yi konuk ediyor ya insan, gönlünde. Değişim dirlik demekti. Ölüde değişiklik olurmu? Diriden ölü, ölüden diri çıkaran; her an bir oluşta olan Allah(c.c) bize her an yürüyüşü emrediyor. Bu ayın yürüyüşü ziyade gönül tamir etmektir. “Bin Kabe’den yeğrektir/ Bir gönül imareti” Yunus dilinde. “Yarın Hakk’ın huzuruna varınca/ Süleyman’dan hakkın alır karınca” fetvasınca karıncaya dahi ulu bir nazar besleyen halden anlama medeniyeti ,kendini; daima zayıf, yaşlı ve kimsesizlerin yanında buldu. Öyle bilindi. Osmanlı’nın sembolü, olanca heybetiyle ulu bir çınardı, bilirsiniz. Ulu çınar Orhan Gazi, imarethanede yaşlı ve kimsesizerin çorbalarını şefkatle doldurup kendi elleriyle ikram etmişti. “Reaya kalbin bünyad eylemektir padişahlık”  diye zayıfların yanında gönülleri feth eylemişlerdi. “Gururlanma padişahım, senden büyük Allah var.”  ikazını unutmamışlardı. “Allah kibir sahiplerini sevmez” diye mütevazi- vakur olmuşlardı. Cenab-ı kibriyadan korkup gönlü kırıkların hatta kanadı kırık kuşların hamîsi olmuşlardı. “Harabat ehline hor bakma/ Defineye malik viraneler var” diye garipleri Hızır bilmişler ve öylece asil insan olmuşardı cihanda. Ve yine öyledir. Kibriya vasfı Allah’a ait, kula aczini idrak ve itiraf düşer.

                “Cennetlikleri bildireyim mi? –Onlar hem zayıf oldukları hemde halk tarafından zayıf görüldükleri için kimsenin önemsemediği ve fakat şöyle olacak diye yemin etseler, isteklerini Allah`ın gerçekleştireceği kimselerdir. (Buhârî,Eymân 9)” hadisini unutmadan kimsesizin yanında olmak, misafir olmak “ en güçlü”nün yanında olmak demektir. Onlar sebebiyle affolunur, rahmete ereriz. İçimizdeki beli bükülmüş ihtiyarlar, Kuran okuyan sabiler, şu ağzı-dili olmayan, otlayan hayvanat ve ağzı dualı Allah dostları hürmetine rahmet nazarına erişeceğimizi, arınacağımızı unutmayalım. Yaşlılar Yaradan’ın emaneti, kimsesiz çocuklar,insanın turfandası... İnsan gönlünün meyvesi çocuklara, bakışımız Peygamberinkine benzesin. Mekke’nin Fethi’nden sonra,Hz. Ebubekir, yaşlı, âmâ babasını müslüman olması için Efendimiz’in huzuruna getirince: “Zahmet edip ihtiyar babanı yormasaydın, biz gelirdik.” diyen peygamber edasını öğrenelim, bu Ramazan ve her zaman...

                Yahya Kemal “Kökü mazide olan âtiyim.” derken gençlerin hayalleri, yaşlıların hatıra ve tecrübesiyle birleşirse, kim olduğumuza daha iyi karar veririz demek ister. Geçmişi olamayanın geleceği de yoktur. Tarihi olmayanın tecrübesi, medeniyeti olmayanın hafızası olmaz. O yüzden yaşlıların eski, geleneksel dünyadaki yeri, korunaklı yeri, hürmetli yeri, yeniden inşa edilmeli. Yaşlının gözünde dünya, alan dünyadır, vermez. Gençliği, güzelliği, dostları, ana-babayı teker teker alır, onları yalnız bırakır. “İyi insanlar iyi atlara binip gittiler” diye hüzünlenir. Dünya yalnızlık diyarıdır, akranları bir bir göçtükçe korkar, içine kapanır, ona kıymet veren kalmaz, dünya değişir, o da değişen lisanın dışında kalır. Halbuki o değerli, yaşlı, koca bir bilgedir. İçimize davet edilmeli, ayaklarına gidilmeli, yalnız bırakılmamalıdır.Modern dünyanın dışlayıp huzurevleriyle hayatın dışına çıkardığı kimseler yalnızlıktan kurtarılıp, hayatın içine çekilip, beraber yemekler yenmeli; huysuz, istenmeyen ihtiyar diye incitilmemeli. Onlar ulu bir çınar tecrübesi, hayatın bereketi...

Bir tarlada ya başak, ya filiz, ya tohum vardır. Halbuki insanoğlu dede-baba-çocuk beraberce yaşayabilir. Konuşma-bilgi alışverişi, yaşlandıkça yeni şeyler öğrenmeye, toplum içinde kalmaya devam ettikçe, onların sofrasına, yakınına oturdukça yaşlılarımız bunamaz, kimsesizler ümitsizliğe düşmez. Hazırlıklı olmak, ömrü bereketlendirmek, bunun için Ramazan’ı fırsat ve başlangıç bilmek, bir kap yemekle de olsa onların kapılarını çalmak, yüreklerine dokunmak; tatlı bir sonbaharın da güzel olduğunu o güzel insanlara hatırlatmak... İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar, hayal kalmazsa, neşe de biter. Onların hayallerinin gerçekleşebilir olmasına yardımcı olmak; hayal kırıklığı, yalnızlık yaşatmak değil. Sanırım bütün mesele bu.

“Lezzetlerini acılaştıran ölüm, mıh gibi aklımdasın” diyebilse de, asıl yaşlandıranın idealsizlik, ibadetsizlik, vefasızlık olduğunu, hareketsizlikten kurtulmak gerektiğini hatırlamak sanırım her zaman yapabileceğimiz en iyi misafirlik olur. Misafirlik illa ki yemek götürmek değil; tatlı söz ve güler yüzle onların toplumda yalnız, kimsesiz olmadığını, toplumda yerlerinin doldurulmaz ve hep var olduğunun müjdesini vermektir.

Değerleri gelecek nesillere taşıyıp nakleden bilgelik rolünü onlar üstleniyor. Kimsesizlerin kimsesi Allah’tır. Aslında onları himaye ederek, kol kanat gererek, biz kendi hayatımızı yaşanılır kılacağız. Ömürler rüzgar gibi geçiyor, fırsatlar elden kaçıyor yoksa. Ömürlere, sofralara, beden, vakit ve şahsiyetlerine bereketler yağdıran, aya  şükürler olsun. Bizi böyle bir ayla ağırlayıp, bizleri her yaştan mü’minler olarak bir araya getirip farkındalık aşılayan; mü’minlerin ayı diye layık olmadığımız halde böyle bir zenginliği bize armağan eyleyen Rabb’e hamd-u senalar olsun. “Yalvarmak yakarmak nafile bugün/ Gözünün yaşına bakmadan gider.” diyen şairin pişmanlığını yaşatmasın. Fırsat ve imkan nimetini elimizden alarak hor eylemesin Rabbimiz. Bize bu hilali ve bu ayı “rüşt ayı” eylesin. Peygamber dilinde “hidayet, rahmet ve affa layık olma” ayı eylesin, hem de sevdiklerimizle beraber.

                                                                                                                                             MÜRŞİDE AKGÜN

Bu haber 2408 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
KIRIKKALEDE TARİH YAZAN ÜÇLÜ10 Ocak 2021

HABER ARA


Gelişmiş Arama

REKLAMLAR



 


RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapı: MyDesign Haber Sistemi